8 Şubat 2011 Salı

Okul Öncesi Eğitim ve Sosyalleşme - Okul Öncesi Eğitim ve Sosyalleşme ile ilgili bilgiler

Okul Öncesi Eğitim ve Sosyalleşme - Okul Öncesi Eğitim ve Sosyalleşme ile ilgili bilgiler

Her toplumun çocuk yetiştirme gâyesi farklıdır. Meselâ, Yahudiler içinde bulundukları toplumda ve dünya üzerinde varlıklarını sürdürebilmek için kurnazlık, girişkenlik ve esneklik gibi insan münasebetlerinde üstünlük sağlayan niteliklere önem vermiş ve çocuklarını bu niteliklere sahip olacak şekilde yetiştirmişlerdir. Kırsal kesimde yaşayanlar ise; çocukları tabiatla başedebilecek ve tabiî şartlara kolayca uyum sağlayabilecek nitelikte yetiştirmeyi yeğlemişlerdir. Savaşçı milletler ise; yiğitlik, bağlılık ve özveri gibi özellikleri kazanılması gereken en yüce değerler olarak görmüşlerdir.

Türkiye’de genel olarak ailelerin çocuk yetiştirmede ön plânda değer verdiği vasıflar arasında anne-babanın sözünü dinleme, kibar ve uysal olma, insanlara sevgi gösterme ve onlarla iyi anlaşma gibi sosyal davranışlar yer alır. Bunların yanında çocuklarda olması istenen diğer vasıflar, zihnî yönden gelişme, millî, ahlâkî, kültürel değerlere bağlı olma, hür düşünme, düşündüğünü rahatça ifade edebilme, dürüst ve sorumluluk sahibi olmaktır. Bazı aileler okul öncesi dönemde daha çok çocuğun öğrenmeyle ilgili yönünün gelişmesine önem verirler. Çabucak sayı saymayı öğrenmesi, renkleri ayırt etmesi, belli kavramları ve isimleri öğrenmesi gibi. Aslında bu, insanın sadece bir yönüdür. Halbuki, çocuk eğitimi bir bütün olarak ele alınmalıdır. Sadece çocuğun zekâsının gelişmesine önem vermek, diğer yönlerinin gelişmesiyle sağlanacak faydaların gözden kaçmasına sebep olmaktadır. Meselâ, çocuğun kendine olan güven eksikliği, entelektüel konularda ilerleme konusunda motivasyon eksikliğine yol açabilir ve bu da neticede zekâ puanının, okul başarısının düşmesine ve ileriki hayatında başarısızlığa sebep olur. Bundan dolayı, bu yaşta çocuklar belli şeyleri öğrenme ve ezberlemeye zorlanmamalı, diğerleriyle yarıştırılmamalı ve kıyaslanmamalıdır.

Çocukta özgüven, inisiyatif kullanma ve bağımsız haraket edebilme duygusunun gelişebilmesi için yakın sosyal çevresinin ve en başta annesinin desteklemesi gerekir. Eğer çocuk bir okul öncesi eğitim kurumuna devam ediyorsa; bu destek, kurum ve aile işbirliğiyle sağlanabilir. Eğer böyle bir kurumdan yararlanılmıyorsa, çocuklara uygulanacak program hakkında annelere destek sağlanabilir. Ancak ülkemizde böyle bir uygulama yoktur. Sadece bazı kurumların düzenlediği seminerlere katılarak, radyo ve televizyonda yayınlanan programları takip ederek sistematik olmasa da belli ölçüde çocuğa nasıl davranılacağı hususunda bilgi edinmek mümkündür. Ancak bunlar bir eğitim programı olarak düşünülemez.

Çocuk üç yaşına geldikten sonra, yeni şeyler deneyebilmek için yaşıtları ve daha büyük çocuklarla birlikte oynama ihtiyacı duyar. Bir arkadaşıyla oyun kurma ve arkadaşı tarafından reddedildiğinde hayal kırıklığını kaldırabilmesi için gerekli biyolojik altyapı üç yaşına doğru olgunlaşır. Yine üç yaş civarına doğru çocuklar evden bir süre uzakta kalmayı taşıyabilecek olgunluğa ulaşır. Kurumda her şey onların ihtiyaçlarına göre düzenlendiğinden, kendilerine rahatça oyun arkadaşı bulabilir, başka arkadaşlarıyla oynarken güçlerini ölçer; yapabilmeyi, başarabilmeyi yaşar; bireyle uzun süre meşgul olma alışkanlığı kazanır. Birlikte oynarken kuralların önemini ve değiştirilebilirliğini kavrar; birbirini gözetmenin, yardımlaşmanın lüzumunu anlar. Başkasının elindeki cazip oyuncağa her zaman ulaşamayabilir, böylece tahammül etmeyi öğrenir. Kendi haklarını korumayı öğrenirken, başkalarının hakkını gözetmeyi ve paylaşmayı öğrenir. Arkadaşlarına bakarak kendi kendine yeme, kendi işini kendi görme alışkanlıkları edinir.

Toplumsal kurallarla çevrili bir ortamda özgür davranmayı başarır. Kendini anlatma kabiliyeti artar, dil dağarcığı zenginleşir. Kurum çekingen ve sıkılgan çocukların daha girişken, daha bağımsız ve özgüvenli olmalarını sağlar. Diğer yandan çok şımartılmış ve hiç dizginlenmemiş çocuklar bu kurumlarda daha az bencil ve daha çok toplumsal olmayı öğrenirler.

Sonuç olarak, çalışan anneler mesai saatlerinde çocuklarının bakımını bir başkasına vermektedir. Önemli olan sadece çocuğun bakımı değil, eğitimidir. Bunun için aile yanında bakım yerine güvenilir ve kaliteli okul öncesi eğitim kurumlarını tercih etmeleri çocuğun her türlü gelişimi açısından daha doğru bir karardır. Çalışmayan annelerin de bu tür kurumlara ihtiyacı vardır. Çevrenin “bir çocuğa bakamadın mı” gibi suçlama ve yargılamalarının ve kendini “çocuğuna karşı sorumsuz bir anne” gibi görme yanlışlığına düşmenin bir anlamı yoktur. Çocuk yaşıtları arasında oynayarak, belli bir disiplin, belli ölçüde özgürlük ve yeterince sevgiyle gelişir. Önemli olan çocukla gün boyu beraber olmak değil, onbeş-yirmi dakika da olsa bütün ilgi ve dikkatini ona vererek onu sevmek ve ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bunun için de yeterince zamanınız ve özleminiz olacaktır.

Prof.Dr. Harun AVCI

alıntıdır : main-board

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazıya Yorum yapın ( Anonim veya Ad Url yi Seçin)