28 Haziran 2011 Salı

1961 Anayasası - 1961 Anayasası Kanunları - 1961 Anayasası Maddeleri

1961 Anayasası





Kemal Gözler

Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku, Bursa, Ekin Kitabevi Yayınları, 2000, s.77-92dten alınmıştır

Bibliyografya.- Arsel, Türk Anayasa Hukukunun Umumî Esasları, op. cit., s.137-468; Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.17-26; Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.303-362; Bülent Tanör, İki Anayasa: 1961-1982, İstanbul, Beta Yayınları, Üçüncü Tıpkı Basım, 1994, s.7-94; Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.124-360; Erdoğan, Modern Türkiye’de Anayasalar ve Siyasî Hayat, op. cit., s.82-113; Soysal ve Sağlam, “Türkiye’de Anayasalar”, op. cit., s.28-42; Parla, Türkiye’de Anayasalar, op. cit., s.23-134; Soysal, Anayasanın Anlamı, op. cit., s.44-83; Gören, Anayasa Hukukuna Giriş, op. cit., s.39-60; Rumpf, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, op. cit., s.28-37; Ergun Özbudun, Demokrasiye Geçiş Sürecinde Anayasa Yapımı, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1993, s.58-70; Serap Yazıcı, Türkiye’de Askeri Müdahalelerin Anayasal Etkileri, Ankara, Yetkin Yayınları, 1997, s.51-100; Ahmet Mumcu, İnsan Hakları ve Kamu Özgürlükleri, Ankara, Savaş Yayınları, 1994, s.246-271; Feroz Ahmad ve Bedia Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi: 1945-1971, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1976, s.215-475; Anayasanın Metnini Bulunduğu Resmî Kaynaklar: Resmî Gazete, 20.7.1961-10859; Düstur, Tertip 4, Cilt 1-2, s.2930. Anayasanın hazırlık çalışmaları için bkz.: Kazım Öztürk, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Ankara, Ajans-Türk Matbaası, 1966, 2 Cilt.; Suna Kili ve A. Şeref Gözübüyük, Türk Anayasa Metinleri, Ankara, Türkiye İş Bankası Yayınları, 1985, s.169-231; Server Tanilli, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, İstanbul, Cem Yayınevi, 1976, s.315-417.; E-Kaynak: http://www.anayasa.gen.tr/1961ay.htm ;English Translation of the 1961Constitution: Constitution of the Turkish Republic. Translated by S. Balkan; A.E. Uysal; K. Karpat. Ankara 1961, 80 pages; Constitution of the Turkish Republic (text), Middle East Journal, (1962), p.15-38; Flanz and Arsel, "Turkey", in Constitutions of the World, ed by Blaustein and Flanz, New York, , Oceana, 1976.


A. 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi

27 Mayıs 1960 sabahı bir grup genç subay yönetime el koydu. Kendilerine Millî Birlik Komitesi [1] ismini veren grup, Türk Silahlı Kuvvetlerinin darbenin arkasında olduğu izlenimini uyandırmak için bir generali aralarına alma ihtiyacını hissettiler. Bunun için de Kara Kuvvetleri eski komutanı orgeneral Cemal Gürsel’i buldular[2].

Yüksek Adalet Divanı .- Darbeciler Cumhurbaşkanını, Başbakanı, bakanları ve Demokrat Parti milletvekillerini tutukladılar. Bunları yargılamak için “Yüksek Adalet Divanı” isimli bir kurul kurdular. Bu kurulun üyeleri Millî Birlik Komitesi tarafından seçildi[3]. Bu Divan, suç sayılan olaylardan sonra kurulan, iddia edilen suçun işlendiği sırada mevcut olmayan bir kuruldu. Dolayısıyla bu kurul, kanunî hâkim güvencesine veya doğal yargıç ilkesi diye bilinen ilkeye aykırı nitelikte “olağanüstü bir mahkeme”idi. Bu kurul, çok sayıda ağır hapis, ömür boyu hapis ve ölüm cezası vermiştir. Verdiği idam cezalarından üçü de 16 ve 17 Eylül 1961’de infaz edilmiştir (Adnan Menderes , Fatin Rüştü Zorlu , Hasan Polatkan)[4].

Değerlendirme.- Türk anayasa hukuku literatüründe, 27 Mayıs Hükûmet Darbesi genellikle olumlu karşılanmıştır. Bazı yazarlarda 27 Mayıs Hükûmet Darbesine yapılmış açık övgüler vardır. Örneğin Bülent Nuri Esen’e göre Demokrat Parti iktidarı meşruluğunu kaybetmişti[5]. 27 Mayıs Hükûmet Darbesi, “anayasal düzeni korumak uğrunda ihtilal”dir[6]. 27 Mayıs Hükûmet Darbesi, “Türkiye’de istibdat teşebbüslerine son verici ve demokratik düzeni koruyucu bir hareket”tir[7]. 27 Mayıs Hükûmet Darbesi bir “meşru ihtilal”dir[8]. 27 Mayıs Hükûmet Darbesi “insan hakları prensiplerine saygılıdır”[9]. 27 Mayıs Hükûmet Darbesi, bir “hürriyet mücadelesi”dir[10]. 27 Mayıs Hükûmet Darbesi bir “hukuk devleti ihtilali”dir[11].

Kanımızca, Bülent Nuri Esen’in 27 Mayıs Hükûmet Darbesi hakkındaki düşünceleri akıllara durgunluk vericidir. Seçimle iş başında gelmiş bir Hükûmetin zorla devrilmesi ve iktidarın silahla ele geçirilmesi nasıl oluyor da “demokratik” olabiliyor? Kanunî hâkim ilkesine saygılı olmayan olağanüstü bir mahkeme kurup insanları yargılayan ve idam eden bir ihtilal, nasıl olabiliyor da “hukuk devleti ihtilali ” olabiliyor? Bunları anlamak için geniş bir hayal gücüne sahip olmak gerekir.

İlginçtir, Türk anayasa hukuku doktrininde 1961 Anayasasını eleştirmiş olan bazı yazarlar dahi 27 Mayıs Hükûmet Darbesini olumlu bir hareket olarak görebilmişlerdir. 1982 Anayasasını hazırlayan Komisyonun başkanı olan Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı , 27 Mayıs Hükûmet Darbesi hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır:

“27 Mayıs’ta Türk milleti adına Silahlı Kuvvetlerimiz, gayri meşru duruma düşmüş bir iktidarı tasfiye etmiştir. Aydınların totaliter eğilimli bir idareye karşı ayaklanması, direnme hakkını kullanması doğaldır. Hürriyet mücadelesi daima aydınlar tarafından yapılmıştır. Çünkü aydın düşünür ve düşündükçe hürriyeti ister... Hürriyete karşı baskı, toplum hürriyeti benimserse başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Bilakis baskı altına alınan toplumda, karanlıklara gömülen hürriyet fikri, eğer toplumun ihtiyaçlarını karşılıyorsa, karanlıklardan keskin kılıçlar halinde çıkar. Bizde de böyle olmuş, ilkel görüşleriyle her şeyi satın alabileceğini sanan 1950-1960 iktidarı, satın alınamayacak varlıkların mevcut olduğunu böylece anlamıştır. Cumhuriyeti gençliğe emanet eden Atatürk’ün dehası bir kere daha anlaşılmıştır”[12].

Bülent Tanör’e göre de, 27 Mayıs Hükûmet Darbesi, “siyasal demokrasiyi kurumsallaştırmak isteyen bir sivil toplum canlılığı üzerine oturmuştu... Askerî müdahale başarılı olmuştu ve bir meşruluk sorunu da yaratmadı”[13].

Mustafa Erdoğan’ın belirttiği gibi, 27 Mayıs Hükûmet Darbesinin sivil toplumla veya direnme hakkıyla bir alâkası yoktur. Burada direnme hakkı değil, askerlerin sivil yönetime meydan okuması söz konusudur[14]. Erdoğan’ın isabetle gösterdiği gibi, 27 Mayıs darbecilerinin amacı “siyasal demokrasiyi kurumsallaştırmak” değil, devlete tepeden inmeci, halkın iradesinden bağımsız yön vermekti. Bu ise anti-demokratik bir zihniyet ve tutumun ifadesidir[15]. Yine Erdoğan’a göre,

“Darbeye yardımcı olan ortam ‘sivil toplum canlılığı’ değil, sadece CHP sempatizanı bir grup üniversite hocası ve çok az sayıdaki üniversite öğrencisi ile, onlarla aynı ideolojik bakışı paylaşan basın camiası idi. Bu nedenle, bu kesimler arasında müdahalenin ‘meşruluk sorunu’ olmaması normaldi, ama meşruluk eğer sivil-toplumsal temelli bir şey ise, halkın büyük bir çoğunluğunun sahnede olmadığı apaçık ortadaydı”[16].

Bazı anayasa hukuku kitaplarında, 27 Mayıs Hükûmet Darbesini hazırlayan olaylardan uzun uzun bahsedilmektedir. 27 Mayıs 1960 öncesi ülkede bir “bunalım”ın olduğuna işaret edilmektedir. Bu bunalımı yaratan olayların dökümü yapıldığında ise, bu olayların fevkalade zayıf kaldığı ortaya kendiliğinden çıkmaktadır. “Bunalım” olarak şunlardan bahsedilmektedir:

1. Millet Partisi, din mezhep ve tarikat esaslarına dayalı propaganda yaptığı gerekçesiyle 27 Ocak 1954 günü kapatılmıştır[17].

2. Seçim Kanununda 30 Haziran 1954 tarihinde yapılan değişiklikle propaganda yapma özgürlüğü iktidar partisi lehine bozulmuştur[18].

3. 30 Haziran 1954’te Demokrat Partiye oy vermeyen Kırşehir ili, ilçe haline getirilerek cezalandırılmıştır[19]. Ancak 1930 yılında CHP de, Silifke ilini Serbest Fırkaya oy verdiği için ilçe haline getirmiştir[20]. Dolayısıyla bu uygulamanın eski örneği de vardır[21].

4. Hakimlere ve memurlara baskı yapılmıştır. 5434 sayılı Emekli Sandığı kanununun 39’uncu maddesinin b fıkrasının son bendi 6422 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve “bu fıkra hükümlerine göre re’sen emekliye sevk edilenler hakkında kararlar katidir. Bu karar aleyhine hiçbir surette kaza mercilerine başvurulamaz” denmiştir[22].

5. 27 Nisan 1960 gün ve 7468 sayılı Kanun ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat Encümeni yargısal yetkilerle donatılmıştır[23].

6. 27 Mayıs Hükûmet Darbesini destekleyen yazarlar, yukarıdaki yasal tedbirlerden başka, gerilim yaratan olaylar olarak sadece bir-iki olay zikredebilmektedirler. Bunların başında 28 Nisan 1960 günü İstanbul Üniversitesi bahçesinde toplanan bir grup öğrenci Hükûmetin istifasını istemiş, Polis zor kullanarak toplananları dağıtmıştır. Bu olaylarda iki öğrenci ölmüştür[24].

Görüldüğü gibi, ülkede 1960 öncesi gerçek anlamda bir kriz yoktur. Ülkeyi halkın oylarıyla seçilmiş ve düzenli olarak yapılan seçimlerden galip çıkan bir siyasî parti yönetmektedir. Ülkede ekonomik veya sosyal bir bunalım da yoktur. Tersine ülkede, tarihinde görmediği ölçüde ekonomik ve sosyal ilerlemeler kaydedilmektedir. Ancak, böyle bir “kriz”, halk düzeyinde olmasa da, üniversite hocaları, gazeteciler ve subaylar düzeyinde vardır. Darbeyi de onlar yapmıştır.

Kanımızca subaylar tarafından yapılmış bir hükûmet darbesinin, “direnme hakkı”na, “hürriyet mücadelesi”ne dayandırılması garip bir şeydir. Hele bir hükûmet darbesinin bir “hukuk devleti ihtilali” olarak görülmesi[25] ise, bizatihi mantıkî bir tutarsızlıktır. Kanımızca, amacı ne olursa olsun, iktidarın seçimle değil, kuvvet yoluyla el değiştirmesi anti-demokratik ve hukuka aykırı bir uygulamadır. O halde, 27 Mayıs Hükûmet Darbesinin, tüm diğer hükûmet darbeleri gibi, anti-demokratik ve hukuka aykırı bir hareket olduğu söyleyebiliriz.

Onar ve Arkadaşlarının “Raporu”.- 27 Mayıs 1960 askerî darbesi olduğunda, daha o sabah, İstanbul Üniversitesinden bir grup öğretim üyesi (Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Hüseyin Nail Kubalı, Ragıp Sarıca, Naci Şensoy, Tarık Zafer Tunaya ve İsmet Giritli) askerî bir uçakla Ankara’ya gitmişler[26] ve Millî Birlik Komitesine bir “rapor” sunmuşlardır[27]. 28 Mayıs 1960 tarihli Rapor, “bugün içinde bulunduğumuz durumu adî ve siyasî bir hükûmet darbesi saymak doğru değildir” cümlesiyle başlıyor, Demokrat Parti hükûmetinin meşruluğunu yitirdiğini, buna karşılık 27 Mayıs hareketinin ise meşru olduğunu iddia ediyordu[28].

12 Haziran 1960 Tarih ve 1 Sayılı Kanun [29] ve Millî Birlik Komitesi .- 27 Mayıs Hükûmet Darbesini yapanlar, 12 Haziran 1960 günü çıkardıkları 1 sayılı Kanunla 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanununun bazı hükümlerini yürürlükten kaldırmışlardır. Bu kanun geçiş dönemini düzenleyen bir nevi “geçici anayasa” niteliğindedir[30]. Bu 1 sayılı Kanun, Millî Birlik Komitesi kuruyordu. Bu Komite, Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığında 37 subaydan oluşuyordu. Bu komite “Türk milleti adına hakimiyet hakkını kullanıyordu” (1 sayılı Kanun, m.1). Millî Birlik Komitesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerine sahipti (m.1).
B. Yeni Anayasanın Hazırlanması

157 Sayılı Kanun ve Kurucu Meclis .- 13 Aralık 1960 tarih ve 157 sayılı Kanun[31] ile Kurucu Meclis kurulmaktaydı. Kurucu Meclis, Millî Birlik Komitesi ve Temsilciler Meclisinden oluşuyordu. Millî Birlik Komitesinin 14 üyesi 13 Kasım 1960 tarihinde tasfiye edilmişti[32]. Bir üyesi ise istifa etmişti[33]. Böylece üye sayısı, 23’e inmişti. Temsilciler Meclisi üyelerinin seçimi ise 13 Aralık 1960 tarih ve 158 sayılı Temsilciler Meclisi Seçimi Kanununa[34] göre yapılacaktı. Bu Kanuna göre ise, şu kurum ve örgütler temsilci gönderecekti: Devlet Başkanı 10, Millî Birlik Komitesi 18, İller 75, CHP 49, CKMP 25, Barolar 6, basın 12, Eski Muhripler Birliği 2, esnaf kuruluşları 6, gençlik 1, işçi sendikaları 6, odalar 10, öğretmen kuruluşları 6, tarım kuruluşları 6, üniversiteler 12, yargı organları 12. Bu seçimlerde haliyle genel oy ilkesi uygulanmıyordu. Keza CHP ve CKMP’ye temsilci gönderme yetkisi tanınmasına rağmen, Demokrat Partiye temsilci gönderme yetkisi tanınmamıştı. Zaten o tarihte Demokrat Parti kapatılmıştı. Keza Kanunun 18’inci maddesiyle “faaliyetleri, yayınları ve davranışlarıyla 27 Mayıs Devrimine kadar Anayasaya ve insan haklarına aykırı icraat ve siyaseti desteklemeye devam etmiş olanlar”ın, Temsilciler Meclisine üye seçilmeleri yasaklanmıştır.

Anayasanın Hazırlanması.- İki tane “ön tasarı” vardır. Bunlardan birincisi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, ikincisi ise Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi çıkışlıdır[35]. Bunlardan birincisi “İstanbul Tasarısı ”, ikincisi ise “Ankara Tasarısı” olarak anılır.

İstanbul Ön Tasarısı .- İstanbul Hukuk Fakültesinden bir grup öğretim üyesi (Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Hüseyin Nail Kubalı, Ragıp Sarıca, Naci Şensoy, Tarık Zafer Tunaya ve İsmet Giritli) daha darbe sabahı Ankaraya davet edilerek kendilerine yeni anayasayı hazırlama görevi verildi. Bu komisyona daha sonra Ankara Üniversitesinden de üç öğretim üyesi (İlhan Arsel, Bahri Savcı ve Muammer Aksoy) katılmışlardır. Bu komisyon hazırladığı “Ön Tasarı”yı 18 Ekim 1960’da Millî Birlik Komitesi başkanlığına sundu[36]. Bu tasarı, 191 maddeden oluşan çok ayrıntılı bir anayasadır. Bu tasarı genel oya ve siyasal partilere güvenmiyordu. Siyasal partiler kısmen de olsa etkisiz kılınmaya çalışılmıştır. Tasarı devlet iktidarını çeşitli organlar arasında bölmüş, birçok özerk kurul ve kurumlar yaratmıştı (Devlet Şurası, Millî Savunma Şurası, Millî İktisat Şurası, Türkiye Millî Bankası, üniversiteler, TRT, müzeler, millî kütüphane, devlet konservatuarı, opera ve tiyatrolar vb). Böylece bu Tasarıda yürütme organı fevkalade zayıflatılıyordu. Keza Tasarı korporatif karakterli bir ikinci meclis de kuruyordu[37].

Ankara Ön Tasarısı .- İstanbul Komisyonu daha çalışmalarını tamamlamadan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İdarî İlimler Enstitüsü “Gerekçeli Anayasa Tasarısı ve Seçim Sistemi Hakkındaki Görüş” başlıklı bir tasarı yayınladı[38]. Bu Tasarıda, İstanbul tasarısından farklı olarak, genel oya ve siyasal partilere şüpheli gözle bakılmamıştır. Özellikle yürütme organının zayıflatılmamasına özen gösterilmiştir[39].

Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu .- Kurucu Meclis 6 Ocak 1961’de toplandı ve hızlı bir şekilde çalışmaya başladı. Meclis, 9 Ocak 1960’ta Temsilciler Meclisi içinden 20 kişilik bir “Anayasa Komisyonu” seçti. Anayasa Komisyonu, anayasa tasarısını hazırlamada, “etüd metni” olarak İstanbul Bilim Komisyonunun Ön Tasarısını, “yardımcı metin” olarak da Siyasal Bilgiler Fakültesinin Ön Tasarısını esas aldı[40]. Komisyon yabancı anayasalar olarak da, Fransız, İtalyan ve Federal Alman Anayasalarından yararlandı[41]. Komisyon neticede bir Tasarı hazırladı ve Tasarıyı 9 Mart 1961’de Temsilciler Meclisi Başkanlığına sundu. Bu Tasarı, İstanbul Ön Tasarısından çok, Ankara Ön Tasarısına yakındır[42].

Görüşmeler ve Kurucu Mecliste Kabul.- Tasarı ilk önce Temsilciler Meclisinde tartışıldı. Bundan sonra Tasarı, Millî Birlik Komitesinde de görüşüldü. Neticede 17 madde de uyuşmazlık çıktı. Bu uyuşmazlıklar Temsilciler Meclisi ve Millî Birlik Komitesinden seçilen eşit sayıda üyeden oluşan Karma Kurulca yeni bir metin düzenlenerek giderildi. 27 Mayıs 1961’de yapılan Kurucu Meclis birleşik toplantısında 260 kabul ve 2 çekimser oyla tasarının son metni kabul edildi.

Halkoylaması .- 157 sayılı Kanun, Anayasanın halk oylamasına sunulmasını öngörüyordu. Halkoylaması 9 Temmuz 1961 günü yapıldı. Katılma oranı % 80’in üzerindeydi. Geçerli oyların % 61.5’i “evet”, % 38.5 “hayır” yönünde çıktı[43]. Yeni Anayasa 20 Temmuz 1961 tarih ve 10859 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. 15 Ekim 1961’de genel seçimler yapıldı. XII’nci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi 25 Ekim 1961 günü toplandı. Böylece normal rejime geçilmiş oldu[44].
C. 1961 Anayasasının İçeriği[45]

Burada 1961 Anayasasının içeriği, kurduğu devlet sistemi hakkında kısaca durulacaktır.
1. Genel Esaslar

1961 Anayasasının “Genel Esaslar” başlığını taşıyan birinci kısmında devletin şekli, cumhuriyetin nitelikleri gibi temel ilkeler düzenlenmiştir.

Devletin Şekli.- Devletin şekli konusunda bir yenilik yoktur. Devlet şekli, cumhuriyettir.

Cumhuriyetin Nitelikleri .- Cumhuriyetin nitelikleri konusunda ise 1961 Anayasası, 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunundan oldukça farklıdır. Yukarıda gördüğümüz gibi, 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu 2’nci maddesinde devletin temel nitelikleri olarak cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık sayılmıştır. 1961 Anayasası bu altı ilkeden halkçılığı, devletçiliği ve inkılapçılığı kabul etmemiştir. Milliyetçilik ilkesini ise “millî devlet” olarak değiştirerek kabul etmiştir. Anayasa bunların yanında, “insan haklarına dayanan devlet”, “demokratik devlet”, “sosyal devlet”, “hukuk devleti” gibi yeni temel ilkeler kabul etmiştir. Bu ilkelerden hukuk devleti ilkesi gibi bazılarının temelleri eski Anayasalarımızda mevcuttur. Ancak sosyal devlet ilkesi tamamıyla bu Anayasanın bir yeniliğidir. Bu ilkelerin neler olduklarını 1982 Anayasasını incelediğimiz bölümlerde ayrıntılarıyla göreceğiz.

Anayasanın Üstünlüğü ve Bağlayıcılığı.- Yazarlar genellikle, 1961 Anayasasının getirdiği yeniliklerin başında “anayasanın üstünlüğü” ilkesini saymaktadırlar[46]. 1961 Anayasasının 8’inci maddesine göre,

“kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlıyan temel hukuk kurallarıdır”.

Benzer hüküm 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanununun 103’üncü maddesinde de vardır:

“Teşkilât-ı Esâsiye Kanununun hiçbir maddesi, hiçbir sebep ve bahâne ile ihmâl veya tatil olunamaz.

Hiçbir kanun Teşkilâtı Esasîye Kanununa münafî olamaz”.

Bu iki madde esasen aynıdır. Bu bakımdan, 1961 Anayasasının 8’inci maddesi bir yenilik olarak görülemez. Ancak yazarlar, 1924 Anayasasındaki anayasanın üstünlüğü ilkesinin etkisiz, 1961 Anayasasındaki anayasanın üstünlüğü ilkesinin ise etkili olduğu yorumunu yapmışlardır[47]. Bu yazarlar, 1961 Anayasasının anayasanın üstünlüğü ilkesine saygıyı sağlamakla görevli bir Anayasa Mahkemesi kurulduğunu ve ve artık anayasanın üstünlüğü ilkesinin 1924 Anayasası döneminde olduğu gibi sözde kalmadığı yazmaktadırlar[48].

Biz yukarıda 1924 Anayasasında Anayasanın üstünlüğü ilkesinin sözde kalması konusunda bu yorumun yapılamayacağı yolundaki düşüncemizi açıklamıştık. Kanımızca, sadece şu söylenebilir: 1924 Anayasası sisteminde, anayasaüstü ilkesi bizzat Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından müeyyidelendirilirken, 1961 Anayasası sisteminde bu müeyyidelendirilme önce Türkiye Büyük Millet Meclisi, sonra da Anayasa Mahkemesi tarafından yapılmaktadır. Sonuç olarak, anayasanın üstünlüğü ilkesi açısından 1961 Anayasasının 1924 Anayasasına göre farklı bir yenilik getirdiğini söylemek mümkün değildir. 1961 Anayasasının getirdiği yenilik, bir Anayasa Mahkemesi kurmasındadır.
2. Temel Hak ve Özgürlükler

1961 Anayasasında temel hak ve özgürlükler ikinci kısımda düzenlenmiştir. Bu kısmın birinci bölümünde temel hak ve özgürlüklere ilişkin genel hükümler, ikinci bölümde kişinin hakları ve ödevleri, üçüncü bölümde sosyal ve iktisadî haklar ve ödevler, dördüncü bölümde ise siyasî haklar ve ödevler düzenlenmiştir. Sosyal hak ve ödevler , ilk defa sistematik olarak 1961 Anayasasında düzenlenmiştir. Bu 1961 Anayasasının önemli bir yeniliğidir.

1961 Anayasasının, 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu göre, temel hak ve özgürlüklere daha geniş bir yer verdiği hemen gözlemlenmektedir. Keza bu Anayasa temel hak ve özgürlükler sınırlandırılmasını oldukça güvenceli bir sisteme bağlamıştır.
3. Yasama

1961 Anayasası 1924 Anayasasından farklı olarak “çift-meclis sistemini ” kabul etmiştir (61 AY, m.63). Bu 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunundan bir farklılıktır. Ama bir yenilik değildir. Zira, yukarıda gördüğümüz gibi 1876 Kanun-u Esasîsi de iki-meclis sistemini kurmuştu.

1961 Anayasasına göre “yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir” (m.5). Türkiye Büyük Millet Meclisi Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosundan kuruludur (m.63). Millet Meclisi , genel oyla seçilen dört yüz elli milletvekilinden kuruludur (m.67). Cumhuriyet Senatosu ise üç çeşit üyeden oluşmuştur. Yüzelli adet olan birinci grup üyeler halk tarafından seçilir. Onbeş adet olan ikinci grup üyeler ise Cumhurbaşkanınca seçilir. İlk iki grup üyelerin görev süresi altı yıldır. Üçüncü grup üyeleri ise ömür boyu görev yapar. Anayasa bunlara “tabiî üyeler” demektedir. Bunlar da kendi içinde iki gruba ayrılır. Bunlardan birincisi 13 Aralık 1960 tarih ve 157 sayılı Kanunun altında adları bulunan Millî Birlik Komitesi başkan ve üyeleridir[49]. İkincisi ise eski Cumhurbaşkanlarıdır.

Cumhuriyet Senatosuna üye seçilebilmek için kırk yaşını doldurmuş olmak ve yüksek öğrenim yapmış olmak şartı aranmıştır (m.72). Buna karşılık milletvekili seçilebilmek için otuz yaşını bitirmiş olmak ve Türkçe okuyup yazmak koşulları yeterlidir (m.68). Milletvekillerinin görev süresi dört yıldır (m.69). Seçimler dört yılda bir yapılır. Cumhuriyet Senatosu üyelerinin (tabii üyeler dışındakiler) görev süresi ise altı yıldır (m.73). Ancak Cumhuriyet Senatosu seçimleri altı yılda bir değil, iki yılda bir yapılır. Her seçimde, Cumhuriyet Senatosu üyelerinin üçte biri yenilenir (m.73).

Millet Meclisinin yetkileri, Cumhuriyet Senatosunun yetkilerinden genellikle daha ağır basmaktadır.

Hükûmet, Cumhuriyet Senatosuna karşı değil, Millet Meclisine karşı sorumludur. Güven oylaması sadece Millet Meclisinde yapılır (m.103). Cumhuriyet Senatosunun güvensizlik oyuyla hükûmeti düşürme yetkisi yoktur.

Bütçe kanununun kabulünde son söz Millet Meclisine aittir (m.94).

Kanun kabul etme sürecinde de son söz esas itibarıyla Millet Meclisine aittir. Ancak kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinde Cumhuriyet Senatosunun da çok önemli yetkileri vardır. 1961 Anayasasının 92’nci maddesinde oldukça ayrıntılı bir şekilde kanunların iki meclis tarafından nasıl görüşüleceği düzenlenmiştir. Bu usûl oldukça karışıktır. 92’nci maddeye göre, Millet Meclisinin kabul ettiği bir metni Cumhuriyet Senatosu salt çoğunlukla veya üçte iki çoğunlukla reddederse, bu metnin Millet Meclisi tarafından kabul edilebilmesi için aynı şekilde salt çoğunluk veya üçte iki çoğunluk gerekir (m.92/8-9). Millet Meclisinde yeterli çoğunluğa sahip olmayan bir hükûmetin tasarılarının Cumhuriyet Senatosu tarafından reddedilmesi mümkündür. Millet Meclisinin kabul ettiği metin Cumhuriyet Senatosu tarafından değiştirilerek kabul edilmişse, Millet Meclisi bu değişiklikleri benimsemezse, her iki Meclisin ilgili Komisyonlarından seçilecek eşit sayıda üyelerden bir “karma komisyon” kurulur (m.92/5). Karma komisyonun hazırlayacağı metin Millet Meclisine sunulur. Millet Meclisi bu durumda ya karma komisyonca hazırlanmış metni aynen kabul etmeli, ya da Cumhuriyet Senatosu tarafından değiştirilmek suretiyle karara bağlanmış olan metni aynen kabul etmelidir. Millet Meclisi bu ikisini kabul etmek istemiyorsa, yani kendi hazırladığı metni kabul etmek istiyorsa, Cumhuriyet Senatosunda yapılmış madde değişiklikleri üye tamsayısı ile karara bağlanmış ise Millet Meclisi de üye tamsayısının salt çoğunluğuyla karar vermelidir (m.92/5).

Gensoru dışında, soru, genel görüşme, meclis araştırması, meclis soruşturması gibi hükûmeti denetleme araçlarında, Cumhuriyet Senatosu ile Millet Meclisi eşit yetkilerle donatılmıştır (m.88-90).

Keza Anayasanın değiştirilmesi usûlünde de Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu eşit yetkilerle donatılmıştır. Anayasanın 155’inci maddesine göre, Anayasa değişikliği teklifinin kabulü için “Meclislerin ayrı ayrı üye tamsayılarının üçte iki çoğunluğunun oyu” gerekir.
4. Yürütme

1961 Anayasası, yasama ve yargıdan bir “yetki” olarak bahsederken, 6’ncı maddesinde, yürütmeden bir “görev” olarak bahsetmiştir. Anayasaya göre, “yürütme görevi, kanunlar çerçevesinde, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilir.

Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış kendi üyeleri arasından, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla yedi yıllık bir süre için seçilir; ilk iki oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, sonraki oylamalarda salt çoğunlukla yetinilir (m.95).

Bakanlar Kurulu ise Başbakan ve Bakanlardan kuruludur. Başbakan, Cumhurbaşkanınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından atanır. Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya milletvekili seçilme yeterliğine sahip olanlar arasından Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanınca atanır (m.102). Bu şekilde kurulan Bakanlar Kurulu, Millet Meclisinden güvenoyu almak zorundaydı. Hükûmetin kuruluş şeması parlâmenter hükûmet sistemine uygundur.
5. Yargı

1961 Anayasasının 7’nci maddesine göre, yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Yargı Anayasanın üçüncü kısmının üçüncü bölümünde düzenlenmiştir. Mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik teminatı tanınmıştır. 1961 Anayasasının yargı alanında getirdiği önemli bir yenilik hakimlerin bağımsızlığını sağlamak üzere kurduğu Yüksek Hakimler Kuruludur. Yüksek Hâkimler Kurulu , 143’üncü maddenin ilk şekline göre, onsekiz asıl ve beş yedek üyeden oluşuyordu. Bu üyelerden altısı Yargıtay genel kurulunca, altısı birinci sınıfa ayrılmış hâkimlerce ve kendi aralarından gizli oyla seçiliyordu. Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu da, yüksek mahkemelerde hâkimlik etmiş veya bunlara üye olma şartlarını kazanmış kimseler arasından gizli oyla ve üye tam sayılarının salt çoğunluğu ile üçer üye seçiyordu. Keza bu usûlle Yargıtay Genel Kurulu iki, birinci sınıfa ayrılmış hâkimler ile Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu birer yedek üye seçiliyordu. Bu usûl 1971’de değiştirilmiştir. Maddenin ilk şekline göre, bu Kurula Batılı örneklerinde olduğu gibi yasama organı tarafından üye seçilmesi ilginçtir. İleride görüleceği gibi, 1982 Anayasası döneminde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun oluşum tarzı eleştirilecek, bu Kurulun sırf hakimlerden oluşması istenecektir. Bunu isteyen ve 1961 Anayasası öven yazarlar her nedense, 1961 Anayasasının 143’üncü maddesinin ilk şeklinin Yüksek Hakimler Kuruluna, bir siyasal organ olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üye seçildiğini görmezden gelmektedirler. 1961 Anayasasının ilk şeklinde Yüksek Hakimler Kurulunun üyelerinin üçte birinin milletvekilleri ve senatörler tarafından seçildiğinin altını özenle çizmek isteriz. 1961 Anayasasının bu hükmü, 20 Eylül 1971 tarih ve 1488 sayılı Anayasa Değişikliği kanunuyla değiştirilmiştir. Yüksek Hakimler Kurulunun üyelerinin sadece Yargıtay Genel Kurulu tarafından seçilmesi öngörülmüştür.

1961 Anayasası, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Uyuşmazlık Mahkemesi gibi yüksek mahkemeleri tek tek düzenlemiştir.

1961 Anayasasının yargı alanında getirdiği en önemli yenilik şüphesiz kanunların Anayasa uygunluğunu denetlemekle görevli bir Anayasa Mahkemesini kurmasıdır. Anayasanın ilk şekline göre bu Mahkemenin 15 üyesinden beşini seçme yetkisi yasama organına verilmiştir.
D. 1961 Anayasasının Uygulanması[50]

Ergun Özbudun’un gözlemlediği gibi[51], 1961 Anayasası hakkında yapılan 9 Temmuz 1961 tarihli halkoylaması, bu Anayasaya karşı Türk toplumunun bazı kesimlerinde güçlü bir muhalefet olduğunu göstermiştir. 1961 Anayasası sadece geçerli oyların % 61’inin “evet” oyuyla kabul edilebilmiştir. Halkoylamasının tam serbestlik içinde yapılmamış ve Demokrat Partinin eski seçmenleri tam örgütlenememiş olmasına rağmen Anayasaya karşı % 40’a yakın olumsuz oyun çıkması hayli anlamlıdır. Bu şunu göstermektedir ki, 1961 Anayasası toplumun çoğunluğunun oydaşmasına dayanan bir toplum sözleşmesi oluşturamamıştır[52].

1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra, 15 Ekim 1961’de genel seçimler yapıldı. Bu seçimlerde CHP % 36, Demokrat Partinin yerine kurulan Adalet Partisi % 34, Yeni Türkiye Partisi % 14, CKMP ise % 13 oranında oy aldılar[53]. Bu oy oranları da yine 27 Mayıs Hükûmet Darbesinin halk tarafından pek benimsenmediğini, seçmen çoğunluğunun yine Demokrat Parti eğiliminde olduğunu göstermektedir. İkinci genel seçimler 10 Ekim 1965’te yapıldı. Adalet Partisi, oyların % 53’ünü kazanarak 240 milletvekili çıkardı. Buna karşılık, CHP oyların % 29’unu kazanarak 134 milletvekili çıkarabilmiştir[54].
1. 12 Mart Muhtırası ve 1971-1973 Anayasa Değişiklikleri

12 Mart Muhtırası[55].- Ülkede 1960’ların sonlarına doğru siyasal şiddet olayları arttı. Bu olayların önüne geçilemedi. 12 Mart 1971 tarihinde Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları bir “muhtıra” vererek Başbakan Demirel’i istifaya zorladılar. Demirel istifa etti. Ordu desteğinde bir “partiler üstü” Hükûmet kuruldu ve Anayasada değişiklik yapılması gündeme geldi.

1971-1973 Anayasa Değişiklikleri.- 1971-1973 ara döneminde 1961 Anayasasında iki köklü değişiklik yapıldı. 20 Eylül 1971 tarih ve 1488 sayılı Kanunla Anayasanın 11, 15, 19, 22, 26, 29, 30, 32, 38, 46, 61, 64, 89, 110, 111, 114, 119, 120, 121, 124, 127, 134, 137, 138, 140, 143, 144, 145, 147, 149, 151, ve 152’nci maddeleri değiştirilmiştir. Keza Anayasaya geçici 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20’nci maddeler eklenmiştir[56].

Keza 15 Mart 1973 tarih ve 1699 sayılı Kanunla Anayasanın 30’uncu maddesinin 4’üncü fıkrası ve 57’nci maddenin 2 ile 3’üncü fıkrası değiştirilmiştir. 136’ncı maddeye ise 2, 3, 4, 5, 6 ve 7’nci fıkralar ilave edilmiştir. 138’inci maddenin 4’üncü fıkrası ve 148’inci maddenin 2’nci fıkrası değiştirilmiştir. Keza Anayasaya geçici 21 ve 22’nci geçici maddeler eklenmiştir[57].

Bu dönemde yapılan anayasa değişikliklerinin ana yönleri şöyledir[58]:

a) Yürütmenin Güçlendirilmesi Yönünde Değişiklikler: Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin verilmesi (m.64); vergi, resim ve harçların muafiyet ve istisnaları ile nispet ve hadlerine ilişkin hükümlerde değişiklik yapmaya Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması (m.61); üniversite özerkliğinin zayıflatılması (m.120); TRT’nin özerkliğinin kaldırılması (m.121).

b) Temel Hak ve Özgürlüklere Getirilen Sınırlamalar: Bütün temel hak ve özgürlükler için geçerli genel bir sınırlama hükmünün getirilmesi (m.11); temel hak ve özgürlükler için yasal sınırlama sebeplerinin artırılması (m.11); devlet memurlarının sendika kurma hakkının ortadan kaldırılması (m.119).

c) Yargı Denetimine Getirilen Sınırlamalar: Üyelerinin atanmasında Bakanlar Kurulunun aday gösterdiği Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulması (m.136); tabiî yargı yolu yerine kanunî yargı yolunun getirilmesi (m.32); küçük siyasal partilerin Anayasa Mahkemesine başvurma olanağının kaldırılması (m.149).

d) Ordu ile İlgili Değişiklikler: Askerî otorite sivil iktidardan yeni tavizler koparmıştır. Askerî yargı sivil yargının aleyhine genişlemiştir. Asker kişilerle ilgili idarî eylem ve işlemlerin yargısal denetimi, Danıştaydan alınarak yeni kurulan Askerî Yüksek İdare Mahkemesine verilmiştir (m.140). Sıkıyönetime geçiş kolaylaştırılmıştır (m.124). Sivillerin askerî nitelikte olmayan suçlarından dolayı yargılanmaları mümkün kılınmıştır (m.138/2).
2. 1961 Anayasasının Yıkılışı

1975’ten itibaren siyasal şiddet ve terör olayları tekrar tırmanmıştır. Bunların önüne de geçilememiştir. Üstelik siyasal sistemde de ciddî tıkanıklıklar oluşmuştur[59]. Örneğin 1980’de Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni Cumhurbaşkanını altı ay süreyle seçememiştir. Bu dönemde hükûmetler karar alamaz ve meclisler kanun çıkartamaz hale gelmiştir. Bu krizin sorumlusu olarak yürütmeyi ve devlet otoritesini zayıf bıraktığı düşünülen 1961 Anayasası görülmüştür. Çözüm olarak, 1961 Anayasasında köklü değişikliklerin yapılması fikri ortaya çıkmıştır[60]. 1980’de 1961 Anayasasına karşı köklü eleştiriler yöneltilmiş ve Anayasa değişikliği konusunda birçok görüş dile getirilmiştir[61]. Bu eleştiri ve görüşlerin içinden çıkmak pek zordur. Kanımızca, bu konuda Ergun Özbudun’un şu değerlendirmesinde isabet vardır:

“1961 Anayasasının kurduğu hükûmet mekanizması içinde bazı tıkanıklıkların meydana geldiği, Anayasa hükümlerinin bunları gidermede yetersiz kaldığı ve sonuçta çıkan siyasal hareketsizliğin rejim bunalımını ağırlaştırdığı bir gerçektir. Öte yandan, yürütme organının ve genel olarak devlet otoritesinin güçsüzlüğünü, büyük ölçüde 1961 Anayasasına atfetmek kanımızca doğru değildir. Parlâmenter bir hükûmet sisteminde yürütme organı ancak parlâmento sağlam, disiplinli ve tutarlı bir çoğunluğa dayandığı ölçüde otorite ve istikrar sahibi olabilir. 1970’li yıllarda hiçbir partinin parlâmentoda mutlak çoğunluk sağlayamamış olması... koalisyon hükûmetlerine yol açmıştır. Diğer bir deyimle, 1970’li yıllarda hükûmet ve ona paralel olarak devlet otoritesinin zayıflamış olmasının sebepleri, hukukî olmaktan çok siyasaldır... Unutmamak gerekir ki, anayasal düzenleme, parlâmenter rejim içinde sağlam ve disiplinli bir parlâmento çoğunluğunun hükûmete vereceği siyasal güç ve otoritenin yerini tutamaz. Böyle bir çoğunluğun bulunmaması halinde, hükûmetin elinde geniş hukukî yetkiler olsa bile, onun bu yetkileri kullanacak siyasal iradeyi gösterebileceği pek şüphelidir. Aksine, hukuken zayıf gibi görünen bir hükûmet, sağlam ve disiplinli bir parlâmento çoğunluğu tarafından desteklenmek şartıyla gerçekte büyük bir otorite sahibi olabilir”[62].

* * *
1961 Anayasasında yapılan Değişikliklerinin Listesi

9 Temmuz 1961 tarih ve 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Resmî Gazete, 20 Temmuz 1961, Sayı 10859; Düstur, Dördüncü Tertip, Cilt 1-2, s.2930) nda şu yedi değişiklik yapılmıştır:

1. 6.11.1969 tarih ve 1188 sayılı Kanun ile Anayasanın 68’inci maddesi değiştirilmiş, geçici 11’inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır (Resmî Gazete, 12.11.1969-13349). Anayasa Mahkemesinin 16.6.1970 tarih ve E.1970/1, K.1970/31 sayılı Kararı ile bu Anayasa değişikliği kanunu iptal edilmiştir (AMKD, Sayı 8, s.313-341).

2. 17.4.1970 tarih ve 1254 sayılı Kanunla, Anayasanın 73’üncü maddesi değiştirilmiş ve bir Geçici 11’inci madde eklenmiştir (Resmî Gazete, 22.4.1970-13478).

3. 17.4.1970 tarih ve 1255 sayılı Kanunla Anayasanın 131’inci maddesi değiştirilmiştir (Resmî Gazete, 22.4.1970-13478).

4. 30.6.1971 tarih ve 1421 sayılı Kanunla Anayasanın 56 ve 82’nci maddeleri değiştirilmiştir (Resmî Gazete, 2.7.1971-13383).

5. 20.9.1971 tarih ve 1488 sayılı Kanunla Anayasanın 11, 15, 19, 22, 26, 29, 30, 32, 38, 46, 61, 64, 89, 110, 111, 114, 119, 120, 121, 124, 127, 134, 137, 138, 140, 143, 144, 145, 147, 149, 151, ve 152’nci maddeleri değiştirilmiştir. Keza Anayasaya Geçici 12, 13'üncü 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20’nci geçici maddeler eklenmiştir (Resmî Gazete, 22.9.1971-13964).

6. 15.3.1973 tarih ve 1699 sayılı Kanunla Anayasanın 30’uncu maddesinin 4’üncü fıkrası ve 57’nci maddenin 2 ile 3’üncü fıkrası değiştirilmiştir. 136’ncı maddeye ise 2, 3, 4, 5, 6 ve 7’nci fıkralar ilave edilmiştir. 138’inci maddenin 4’üncü fıkrası ve 148’inci maddenin 2’nci fıkrası değiştirilmiştir. Keza Anayasaya geçici 21 ve 22’nci geçici maddeler eklenmiştir (Resmî Gazete, 20.3.1973-14482).

7. 16.4.1974 tarih ve 1801 sayılı Kanunla Anayasanın 68’inci maddesi değiştirilmiş, Anayasanın ilk şeklinde bulunan geçici 11’inci madde tekrar kaldırılmıştır (Resmî Gazete, 22.4.1974-14866).



[1]. Millî Birlik Komitesi 38 kişiden oluşuyordu. Başkan: Cemal Gürsel, Üyeler: Ekrem Acuner, Fazıl Akkoyunlu, Refet Aksoyoğlu, Mucip Ataklı, İrfan Baştuğ, Rıfat Baykal, Emanullah Çelebi, Ahmet Er, Orhan Erkanlı, Vehbi Ersü, Numan Esin, Suphi Gürsoytırak, Orhan Kabibay, Kadri Kablan, Mustafa Kaplan, Suphi Karaman, Muzaffer Karan, Kamil Karavalioğlu, Osman Köksal, Münir Köseoğlu, Fikret Kuytak, Sami Küçük, Cemal Madanoğlu, Sezai Okan, Muzaffer Özdağ, Fahri Özdilek, Mehmet Özgüneş, Şükran Özkaya, Selahattin Özgür, İrfan Solmazer, Şefik Soyuyüce, Dündar Taşer, Haydar Tunçkanat, Alparslan Türkeş, Sıtkı Ulay, Ahmet Yıldız, Muzaffer Yurdakuler (Meydan Larousse, Cilt 13, s.574 “Millî Birlik Komitesi” maddesi).

[2]. Erdoğan, Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, op. cit., s.91.

[3]. Yüksek Adalet Divanının oluşumu şöyleydi: Başkan: Salim Başol, Üyeler: Ferruh Adalı, Selman Yörük, Abdullah Üner, Hıfzı Tüz, Cahit Özden, Rıza Tunç, Nahit Saçlıoğlu, Hasan Gürsel. Yedek Üyeler: Vasfi Göksu, Âdil Sanal, Ali Doğan Toran, Nahit Hatipoğlu, Kemal Gökçen, Mehmet Çokgüler. Başsavcı; Altay Ömer Egesel.

[4]. Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.306; Erdoğan, Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, op. cit., s.92.

[5]. Esen, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.130.

[6]. Ibid., s.132.

[7]. Ibid.

[8]. Ibid., s.133.

[9]. Ibid., s.135.

[10]. Ibid.

[11]. Ibid., s.137.

[12]. Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.121.

[13]. Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.305.

[14]. Erdoğan, Liberal Toplum, Liberal Siyaset, op. cit., s.372.

[15]. Ibid., s.396.

[16]. Ibid., s.396-397.

[17]. Feroz Ahmad ve Bedia Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi: 1945-1971, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1976, s.118; Demokrat Partinin bu uygulamasını eleştiren Aldıkaçtı, Millet Partisinin “bu suçu işlediğinden hiç kuşku yoktur” demektedir (Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.116).

[18]. Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.115.

[19]. Ahmad ve Ahmad, op. cit., s.125; Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.117.

[20]. Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul, Afa Yayınları, İkinci Baskı, 1996, s.74, dipnot 74.

[21]. CHP’nin bu uygulamasının şimdiye kadar bir Türk anayasa hukuku kitabında zikredilmemiş olması çok ilginçtir.

[22]. Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.117.

[23]. Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.117. Belirtelim ki, yukarıda açıkladığımız gibi, 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu, doğal yargıç ilkesini kabul etmemiş, Teşkilât-ı Esasîye Kanununun görüşmelerinde önerilmiş olmasına rağmen, özel yetkilere sahip olağanüstü mahkemelerin kurulmasını yasaklamamıştı. Keza izleyen yıllarda da olağanüstü mahkeme niteliğinde olan istiklal mahkemeleri kurulmuş ve çalışmışlardır. Böyle bir anayasa ortamında Meclis Tahkikat Komisyonlarına yargısal yetkiler verilmesinin anayasaya aykırı olmadığı bile düşünülebilir.

[24]. Eroğul, Demokrat Parti, op. cit., s.239.

[25]. Esen, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.137.

[26]. Soysal, Anayasanın Anlamı, op. cit., s.44; Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.138.

[27]. Raporun metni için bkz.: Resmî Gazete, 1.7.1960-10540; 2.7.1960-10541. Tanilli, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, op. cit., s.87-91.

[28]. Bu arada not etmek gerekir ki, bu “rapor”, Osmanlı İmparatorluğu döneminde görülen padişahların hal edilirken Şeyhülislamlardan alınan “fetva”ya fonksiyon olarak benzemektedir. Osmanlı İmparatorluğunda da yeniçeriler ayaklanıyor, padişahı değiştiriyor, bunu meşrulaştırmak için de Şeyhülislamdan genellikle “fetva” alıyorlardı. 1960’ta da ordudaki bazı subaylar ayaklanmış, anayasal hükûmeti görevinden almış, bunu meşrulaştırmak için de İstanbul Hukuk Fakültesinin bazı hocalarından “rapor” almışlardır.

[29]. Düstur, Tertip 4, Cilt 1, s.36; Resmî Gazete, 14.6.1960-10625 (Kanun metni için bkz. Kili ve Gözübüyük, op. cit., s.137-139.

[30]. Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.306.

[31]. Düstur, Tertip 4, Cilt 1, s.741; Resmî Gazete, 14.6.1960-10625 (Kanun metni için bkz. Kili ve Gözübüyük, op. cit., s.143-155.

[32]. Fazıl Akkoyunlu, Rıfat Baykal, Ahmet Er, Orhan Erkanlı, Numan Esin, Orhan Kabibay, Mustafa Kaplan, Muzaffer Karan, Münir Köseoğlu, Muzaffer Özdağ, İrfan Solmazer, Şefik Soyuyüce, Dündar Taşer, Alparslan Türkeş (Meydan Larousse, Cilt 13, s.574 “Millî Birlik Komitesi” maddesi).

[33]. Cemal Madanoğlu (Meydan Larousse, Cilt 13, s.574 “Millî Birlik Komitesi” maddesi).

[34]. Resmî Gazete, 16.12.1960-10682.

[35]. Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.309.

[36]. Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.138.

[37]. Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.139-140; Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.309.

[38]. Siyasal Bilgiler Fakültesi İdarî İlimler Enstitüsü, Gerekçeli Anayasa Tasarısı ve Seçim Sistemi Hakkındaki Görüş, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1960. (Prof.Dr. Tahsin Bekir Balta’nın başkanlığında bir komisyon bu tasarıya hazırlamıştır [Ibid., s.III-IV]).

[39]. Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.310.

[40]. Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.144-145; Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.311.

[41]. Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.311.

[42]. Ibid.

[43]. “Yüksek Seçim Kurulunun, Anayasanın Halkoyuna Sunulmasının Kesin Sonuçlarına İlişkin 19 Temmuz 1961 tarih ve 106 sayılı Kararı”, Resmî Gazete, 20 Temmuz 1961, Sayı 10859 (Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.313. Anayasa, 3 343 370 hayır oyuna karşılık 6 348 191 evet oyuyla kabul edilmiştir (Gözübüyük, Anayasa Hukuku, op. cit., s.136).

[44]. Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.314.

[45]. Arsel, Türk Anayasa Hukukunun Umumî Esasları, op. cit., s.145-175; Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.17-19; Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., s.314-338; Tanör, İki Anayasa, op. cit., s.19-28; Aldıkaçtı, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi..., op. cit., s.160-206; Erdoğan, Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, op. cit., s.94-108; Soysal, Anayasanın Anlamı, op. cit., s.54-77; Eroğul, Anatüzeye Giriş, op. cit., s.283-291; Gören, Anayasa Hukukuna Giriş, op. cit., s.39-46; Rumpf, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, op. cit., s.28-32.

[46]. Örneğin: Arsel, Türk Anayasa Hukukunun Umumî Esasları, op. cit., s.151; Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.17; Tanör, İki Anayasa, op. cit., s.19; Erdoğan, Modern Türkiye’de Anayasalar ve Siyasî Hayat, op. cit., s.91; Soysal, Anayasanın Anlamı, op. cit., s.54-77; Eroğul, Anatazeye Giriş, op. cit., s.240-247; Gören, Anayasa Hukukuna Giriş op. cit., s.39-46; Rumpf, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, op. cit., s.28-32.

[47]. Örneğin Arsel, Türk Anayasa Hukukunun Umumî Esasları, op. cit., s.151-152. Benzer yorumlar için bkz.: Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.17; Bülent Tanör, İki Anayasa, İstanbul, Beta Yayınları, Üçüncü Tıpkı Basım, 1994, s.19.

[48]. Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.17; Tanör, İki Anayasa, op. cit., s.19.

[49]. Millî Birlik Komitesi başlangıçta 38 kişi idi. 13 Kasım 1960 ta 14 üye ihraç edildi. 1961 Anayasasının kabul edilmesinden sonra Komite Başkanı Cumhurbaşkanı olmuştur. Geriye kalan 23 üyeden birinin (İrfan Baştuğ) ölmesi, birinin de (Cemal Madanoğlu) istifa etmesi sonucu 21 üye tabiî senatör olmuştur.

[50]. Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.22-25; Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, op. cit., 339-351; Erdoğan, Modern Türkiye’de Anayasalar ve Siyasî Hayat, op. cit., s.101-119.

[51]. Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.23.

[52]. Ibid.

[53]. Erdoğan, Modern Türkiye’de Anayasalar ve Siyasal Hayat, op. cit., s.101.

[54]. Ibid.

[55]. Serap Yazıcı, Türkiye’de Askeri Müdahalelerin Anayasal Etkileri, Ankara, Yetkin Yayınları, 1997, s.101-134.

[56]. Resmî Gazete, 22.9.1971-13964

[57]. Resmî Gazete, 20.3.1973-14482

[58]. Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.24; Tanör, İki Anayasa, op. cit., s.54-60;

[59]. Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.24.

[60]. Ibid.

[61]. Bu konuda iki seminer ile bir anayasa önerisini zikretmek gerekir:

a) Tercüman Semineri .- Tercüman Gazetesi tarafından düzenlenen 19 Nisan 1980 tarihli “Siyasî Rejimin İşler Hale Getirilmesi, Anayasa ve Seçim Sistemimiz” konulu Seminer (Anayasa ve Seçim Sistemi Semineri (Tarabya, 19 Nisan 1980), İstanbul, Tercüman Gazetesi Yayınları, 1980; Tercüman Gazetesi, 23-27 Nisan 1980. Tercüman Seminerinde ileri sürülen fikirlerin özeti için bkz.: Tanör, İki Anayasa: 1961-1982, op. cit., s.67-69; Kuzu, 1982 Anayasasının Temel Nitelikleri, op. cit., s.12-15. Bu seminerde tebliğ sunan ve tartışmalara katılanlar: Orhan Aldıkaçtı, Yaşar Karayalçın, Turan Feyzioğlu, Aydın Yalçın, Feridun Ergin, Mükbil Özyörük, Fethi Çelikbaş, İsmet Giritli, Cihat Baban, vb. Yaşar Karayalçın’ın tebliği şu kitapta da yer almaktadır: Yaşar Karayalçın, Meseleler ve Görüşler, Ankara, Sevinç Matbaası, 1983, Cilt III, s.178-198.

b) İstanbul Barosu-İÜSBF Semineri.- İstanbul Barosu ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen 10 Mayıs 1980 tarihli “Demokratik Anayasal Düzenin İşlerliği, Anayasal Hak ve Özgürlüklerin Yaşama Geçirilmesi Semineri” (Bu tebliğler şu kitapta yayınlanmıştır: İstanbul Barosu, Demokratik Anayasal Düzenin İşlerliği: Anayasal Hak ve Özgürlüklerin Yaşama Geçirilmesi Semineri, İstanbul, İstanbul Barosu Yayınları, 1980. Bu seminere katılan veya tebliğ sunanlar: Tarık Zafer Tunaya, Orhan Apaydın, Lütfi Duran, Bahri Savcı, Murat Sarıca, Suphi Karaman, Aslan Başer Kafaoğlu, Uğur Mumcu, Server Tanilli, Edip Çelik, Aydın Aybay.

c) Kafaoğlu-Kırca Önerisi .- Adnan Başer Kafaoğlu ve Coşkun Kırca, “Rejim ve Anayasamızda Reform Önerisi”, Yeni Forum, Cilt 1, Sayı 17, 15 Mayıs 1980. Kafoğlu ve Kırca’nın önerilerinin bir özeti için bkz. Tanör, İki Anayasa: 1961-1982, op. cit., s.69-73.

Yukarıdaki iki seminer ve bir anayasa önerisi için şu derlemeye bkz. Osman Balcıgil (der.), İki Seminer ve Bir Anayasa Önerisinde Tartışılan Anayasa, İstanbul, Birikim Yayınları, 1982.

[62]. Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, op. cit., s.25.





Copyright

c) Kemal Gözler. 2001-2004. Bu sayfaya izin almadan link verilebilir. Ancak, bu web sayfası, önceden izin almaksızın ne suretle olursa olsun, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, tekrar yayınlanamaz, dağıtılamaz, başka internet sitelerine metin olarak konulamaz. İzin için kgozler@hotmail.com adresine başvurunuz. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 3.3.2004 tarih ve 5101sayılı kanunla değişik 71 ve 72’nci maddeleri, bir kitabı herhangi bir yöntemle (fotokopi dahil) çoğaltanları, dağıtanları, satanları, elinde bulunduranları, paraya çevrilmeksizin, 2 (iki) yıldan 4 (dört) yıla kadar hapis cezası veya 50 (elli) milyar liradan 150 (yüzelli) milyar liraya kadar ağır para cezasıyla veya zararın ağırlığı dikkate alınırık bunların her ikisiyle birden cezalandırmaktadır.

Alıntılar (İktibas) Konusunda Açıklamalar

Bu çalışmadan yapılacak alıntılarda (iktibaslarda) 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 35’inci maddesinde öngörülen şu şartlara uyulmalıdır: (1) İktibas, bir eserin “bazı cümle ve fıkralarının” bir başka esere alınmasıyla sınırlı olmalıdır (m.35/1). (2) İktibas, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderecatını aydınlatmak maksadıyla yapılmalıdır (m.35/3). (3) İktibas, belli olacak şekilde yapılmalıdır (m.35/5) [Bilimsel yazma kurallarına göre, aynen iktibasların tırnak içinde verilmesi ve iktibasın üç satırdan uzun olması durumunda iktibas edilen satırların girintili paragraf olarak dizilmesi gerekmektedir]. (4) İktibas ister aynen, ister mealen olsun, eserin ve eser sahibinin adı belirtilerek iktibasın kaynağı gösterilmelidir (m.35/5). (5) İktibas edilen kısmın alındığı yer belirtilmelidir (m.35/5).

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 21.2.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun ve 3.3.2004 tarih ve 5101 sayılı Kanunla değişik 71’inci maddesinin 4’üncü fıkrası, 35’inci maddeye aykırı olarak “kaynak göstermeyen veya yanlış yahut kifayetsiz veya aldatıcı kaynak” göstererek iktibas yapan kişileri, 2 (iki) yıldan 4 (dört) yıla kadar hapis veya 50 (elli) milyar liradan 150 (yüzelli) milyar liraya kadar ağır para cezasıyla veya zararın ağırlığı dikkate alınarak bunların her ikisiyle birdencezalandırmaktadır.

Ayrıca Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 18 Şubat 1981 tarih ve E.1980/1, K.1981/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre kararına göre, “iktibas hususunda kullanılan eser sahibinin ve eserinin adı belirtilse bile eser sahibi, haksız rekabet hükümlerine dayanarak Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde manevi tazminat isteyebilir”.

Yukarıdaki şartlara uygun olarak alıntı yapılırken bu çalışmaya şu şekilde atıf yapılması önerilir:

Kemal Gözler, “1961 Anayasasi", www.anayasa.gen.tr/1961anayasasi.htm; (erişim tarihi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Yazıya Yorum yapın ( Anonim veya Ad Url yi Seçin)